Tyana Ören Yeri: Antik Tyana ören yeri, Bor ilçesi, Kemerhisar kasabasındadır.Ören yeri, Kemerhisar kasabasının büyük bir bölümünün altında kalmıştır. Kasabanın muhtelif yerlerinde çeşitli durumlarda bulunan önemli heykeltıraşlık eserler ve ören yerinde yapılan bilimsel kazılar neticesinde çıkan eserler ve mimari parçalar Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir. Bahçeli kasabasında bulunan ve Roma havuzu adıyla adlandırılan antik havuza hayat veren kaynak suyunun Roma devrinde yapılan kemerlerle taşınmasına yönelik oluşturulan kemerlerden dolayı kasaba Kemerhisar adını almıştır. Roma havuzundan itibaren Kemerhisar kasabası içlerine kadar ki bölümde kemerler toprak altındadır. Kalan bölümdeki kazı alanına kadar olan kemerler ise toprak üzerindedir.
Kaletepe: Orta Anadolu’nun en büyük yanardağlarından biri olan Göllü Dağ’ın eteklerinde, denizden yaklaşık 1600 metre yükseklikte bulunan Kaletepe Deresi'dir. Buradaki arkeolojik tabakalanma, en yenileri 160 bin yıldan daha öncesine tarihlenen değişik insan yerleşimlerine ait kanıtlar içermektedir. Acheul kültürünün evrimini yansıtan bu tabakalanma Anadolu için eşsizdir. Hâlâ kazılmakta olan bu açık hava buluntu yeri, Türkiye’nin en önemli Paleolitik Çağ yerleşimlerinden biri ve Anadolu yarımadasının ilk iskânıyla ilgili sorulara yanıt verebilecek, şimdilik bilinen tek buluntu yeridir. Günümüzden 600 bin yıl öncesine kadar giden Kaletepe, Obsidiyen volkanik cam atölyesi kazısı Niğde Müzesi başkanlığında İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nur Balkan Atlı’nın bilimsel danışmanlığında sürdürülmektedir.
Köşk Höyük: Niğde ili, Bahçeli beldesinde Roma havuzunun doğusundaki kayalık yamaç üzerinde yer alan Köşk Höyük’ün ilk dört tabakası Geç Neolitik, en geç tabakası ise Erken Kalkolitik devre aittir. Neolitik dönemde gereksinime göre genişletilen çok odalı küçük mekânlardan oluşan mimari mevcuttur. Kalkolitik dönemde ise sokakların üstüne sıralanan bitişik düzendeki konutlar belli bir plana göre inşa edilmiştir. Bu dönem insanlarının, ölülerini konutların tabanına gömdükleri anlaşılmaktadır. Köşk Höyük’ün ölü gömme âdeti açısından önemi; çoğu yetişkin ve bazı çocuklara uygulanan başın gövdeden ayrılarak yüzün kille sıvanıp, yüz organlarının belirtilmesi ve aşı boyası ile boyanarak onlara canlılık kazandırılmasıdır.
Göltepe - Kestel Ören Yeri: İlk Tunç çağına (M.Ö. 3200–2000) ait Kestel Maden Ocağı, Niğde dağları eteklerinde Çamardı İlçesi Celaller Köyü sınırları içerisindedir. Maden, kendisine çağdaş bir cevher işleme atölyesi ve yerleşim yeri olan Göltepe’nin karşısındadır. Maden ocağı ve galeriler sistemi, dağın içerisinde bir dolambaç gibi toplam 1,5 km. alana yayılmaktadır. Erken Tunç çağına ait Göltepe yine kendisi ile çağdaş ve kalay madeni olan Kestel ile karşı karşıyadır. Göltepe ve Kestel Madenindeki kazılarda çok sayıda cevher zenginleştirme aletleri bulunmuştur. Göltepe’de büyük miktarda kalay madenin işlendiğini, kalay cüruf içerikli potalar göstermiştir.
Porsuk Höyük: Niğde İli, Ulukışla İlçesi, Porsuk Köyü sınırları içerisinde yer alan ve yöre halkı arasında Zeyve Höyük olarak da adlandırılan Porsuk Höyük, Niğde İline 55 km. olup, Ulukışla İlçesi’ne ise 9km. mesafededir. Eski Porsuk Köyü’nün 3km. kuzeybatısında, Ankara-Adana karayolunun yaklaşık 500 m. güneydoğusunda yer almaktadır.İçerisinde Hitit yerleşimini barındıran höyük, Demir çağı ağırlıklı olup, Geç Roma dönemine kadar bir tabakalaşma vermektedir. Kazılarda bulunan eserler Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir.
Göllüdağ Ören Yeri: Niğde il merkezinin kuzey yönünde olup, il merkezine 60km. uzaklıktadır. Kömürcü Köyü yakınında bulunan Göllüdağ, deniz seviyesinden 2172m. yükseklikte korunaklı bir şehirdir. Volkanik bir dağ olan Göllüdağ’ın konik olan zirvesinde bir de krater göl mevcuttur. Bu krater gölden dolayı da Göllüdağ olarak adlandırılmıştır. M.Ö.1200 yıllarında Ege göçleri sonrasında Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Anadolu’da oluşan geç Hitit şehir devletlerinden birisi de bölgemizdeki Tabal’dır. Bu dönemde Göllüdağ, Tabal ülkesinde yeri belli olan şehir devletlerindendir. Göllüdağ, M.Ö. 8–7 yy.dan kalma etrafı dıştan tamamen surla çevrilmiş bir Geç-Hitit şehridir. Saray ve mabet olabilecek orthostatlı yapı da ikinci bir surla çevrilerek koruma altına alınmıştır. İki sur arasında da birbirinin simetriği olan yapılar kompleksi bulunmaktadır. Ele geçen heykeltıraşlık eserlerinin kısmen işlenmesi, büyük ölçüde ise işlenmeden bırakılması, şehrin inşasının tamamlanmadan terk edildiğini göstermektedir. Ancak hangi nedenle halkın şehri terk ettiği bilinmemektedir.
Kınık Höyük: Kınık Höyük 300x300 m. (Res. 2-3) ölçülerinde, 20 m. yüksekliğinde, kabaca kare şekle sahip bir tepedir. Yerleşimin merkezi, höyüğün zirvesinde ve teras kısımlarında yer alıyor olmalıydı. Bununla birlikte, höyüğün çevresinde yapılan yoğun yüzey araştırmaları yaklaşık 24 hektarlık büyük bir aşağı şehrin olduğunu göstermektedir. Höyüğün Erken Bronz Çağı’ndan Orta Çağ’a değin yerleşim gördüğü anlaşılmaktadır; fakat keramik ağırlıklı yüzey araştırması verileri yerleşimin özellikle Demir Çağı’nda önemli ve gelişkin bir süreç yaşadığına işaret etmektedir. Bu durum, yörede varlığı bilinen ve yine Demir Çağ’a tarihlenen yazıtlar, kaya ve taş kabartmaları/steller dikkate alındığında çok da şaşırtıcı değildir. Bölge ve Kınık Höyük civarı Demir Çağı’nda önemli bir bölgesel merkez olmalıdır.